Bugünkü makaleme Kuran-ı Kerim'den bir ayet ile başlamak istiyorum. Nefsim adına konuşmaktan, yazmaktan da Rabbime sığınırım.

                              " Sen öğüt verip hatırlat. Çünkü, hatırlatmak müminlere fayda verir.(
Zariyat Suresi,55) "

Deccal fitnelerinin kol gezdiği,
Hak ile Batıl'ın birbirinden ayırt edilemediği bir dönemde yaşıyoruz. İslam dini tekele düşürülmüş, kendi akıllarınca. Üzerlerindeki cübbeleri, şalvarları, bıraktıkları sakalları din zanneden, İslam dünyasının içine fitne sokan ve Müslümanın katledilmesine fetvalar çıkaran, dışı Müslüman, içi münafık kişilerden ve bilinçli yada bilinçsiz bu zatların arkasından koşanlardan, ayrıca ailemizi, sevdiklerimizi, akrabalarımızı bu noktada uyarı, ikaz noktasında ne derecede olmamızdan bahsetmek istiyorum.

Dünyanın gündemine oturan IŞİD, sözde Suriye'de Müslümanların katlinin durdurulması için, Vatikan merkezli olarak, Amerika, İsrail ve Türkiye'de bulunan
Ehlibeyt düşmanı siyasi, sözde cemaat ve tarikat mensubu ucubelerinin her türlü maddi ve lojistik desteğiyle Suriye'ye gönderilmişti. Hrand Dink olayında Müslümanın eline ermeni sopasını verip, "Biz Hrand Dink'iz, Biz Ermeniyiz" dedirtenler bugünlerin alt yapısını oluşturuyorlardı. Rabia isimli Müslüman kardeşimizin öldürülmesiyle de, Ehlibeyt düşmanı, mızraklarının ucuna Kuran Mushafları astırıp, hakkında Peygamber (S.a.v) efendimizin "Benim Ehl-i Beyt'imin sizin içinizdeki misali, Hz. Nuh'un kavmi içerisindeki Hz. Nuh'un gemisi gibidir. Kim gemiye binerse necat bulur, kim binmezse helak olur."  (Suyuti, Tefsir-i Hulafa, s. 573; Taberani, Mu'cem'ül Kebir, s. 78) buyurduğu Hz. Ali (r.a.) efendimize savaş açan Muaviye'nin göbek adı olan ve Masonların simgesi olan  "Rabia" işaretini Müslümanım diyen insanların elbiselerinde, arabalarında, sosyal medya profillerinde afiş olarak kullandırttılar. Ehlibet (Hz. Fatıma, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (r.anhüm) ), düşmanı olan bu zihniyetler, toplumun "ehlibeyt" sevdasını yıkma uğruna İslam coğrafyasında mezhep çatışmacılığı, kimlik ayrıştırması yaparak Müslümanları adeta darma, duman etmişlerdir. Yarası olmayan, kanamayan hiç bir İslam coğrafyası kalmadı. Şimdi Müslümanım diye geçinenler, büyük zirvede toplanıp, kafirin safında saf tutup Işid bahanesiyle Suriye'yi işgal edip, Ehlibeyt sevdalısı Müslümanları katledecekler. Irak'ta olduğu gibi Müslümanları katledecekler, Müslüman kadınlara tecavüz edecekler, camileri, türbeleri bombalayacaklar, Kuran-ı Kerim-i hedef tahtasına dikip tatbikat yapacaklar ve bizlerde kafirlerin sağ salim yurtlarına dönmeleri için dualar edeceğiz, mevlitler tertip edeceğiz.

Toplumu kendi kabuğundan çıkarmayan ekonomik sistem, magazin, diziler ve soytarı programlarıyla bilinç altı yerleştirdikleri etkisizleştirme, tepkisizleştirme ve bilinçsizleştirme ameliyatlarıyla da İslam toplumunu çökertmişlerdir. Birilerinin beni siyasi, cemaat ve tarikat gibi düşüncelere maal etmeye çalışacaklarını biliyorum. İnsanların bu konuda söyledikleri pekte önemli ve umrumda değil bunuda belirtmek isterim. Yapılması gerekenleri yapıyor, söylenmesi gerekenleri söylüyorum. Kırılıyorsunuz biliyorum, Hak adına, sevdiklerimin uyanması için kırmak istiyorum.

En dindarından, en vatan severine kadar haramı, helali birbirine karıştırmış, vatan sevgisinden mahrum, küresel köleliğe alıştırılmış, uyuşturulmuş birer fertler haline geldik. İnternet ortamında kopyala yapıştır mantığıyla İslamı anlayan ve anlatan birer fertler haline geldik. Peki ne olacak bu işin sonu?

Îmân (etme)lerinden ve şübhesiz peygamberin hak olduğuna şâhidlik yapmalarından, hem kendilerine apaçık deliller gelmesinden sonra, (bunlara rağmen) inkâr eden bir kavmi, Allah nasıl hidâyete erdirir? Çünki Allah, zâlimler topluluğunu (küfürlerindeki ısrarları sebebiyle) hidâyete erdirmez! (Âlî İmrân-86)

Müslüman kardeşlerimizin katledilmesine olanak saylayan, destek veren, propaganda yapan ve dua eden zalim bir topluluk haline gelmiş bulunmaktayız. Sözlerimden dolayı kırıldınız biliyorum. Bende kırılmanızı istiyorum zaten. Kırılır da sizde kafanızdaki Müslümanın karşısında Ehlibety düşmanları olan Haçlının safında olup, olmadığınızı sorgularsınız.

İnternet müslümanlığı yaşayan topluma, Zina'nın yasayla birlikte serbest bırakılmasından sonra Haram ile Helal'i anlatmanın çok zor olduğunu başta söylemek istiyorum. Çünkü "Allah, yalnızca siz Ehl-i Beyt’ten her çeşit pislik ve kötülüğü giderip sizi tertemiz kılmak ister.” (Ahzab Sûresi: 33) Hak kelamının olmasına rağmen Hz. Allah'ın temiz kıldığı Ehlibeyt'e hakaret eden ve onlarda kötülük arayan Muaviye'yi hazret yapan ve haklılık payı gören bir alışıla gelmiş dindarlık saltanatı olan cemaat ve tarikat adı altında Deccal' in fitneleriyle yoğrulmuş bir toplum haline gelmişiz. Ve zinayla alakalı, zaten zina yapmıyorlar mıydı?, serbestleşmişte ne oldu diye yorumlarla, Hakkı Batıl, Batılı Hak gösterip, dini tahrif etmeye çalışanlar, kendinden olmayanı kafir sıfatıyla sıfatlayan, din konusunda Hakkı anlattığında ne iş yaptığını, rütbesinin ne olduğunun sorulduğu, sorulduğunda 32 farzı saymasını bilmeyenlerin seyyidlik, şeyhlik, alimlik tasladığı, Peygamber efendimiz(sav) in Deccal' den bahsederken, ona baktığınızda Hak ile batılı ayırt edemezsiniz" buyurduğu ahir zamanda yaşıyoruz.

Değerli kardeşlerim menfaat ve dünyalık mal uğruna Batılın zirveye taşındığı bu zaman diliminde, kurtuluş yolumuz, reçetemiz açıktır. "Ehlibeyt". Deccal'in fitnesinden kurtulmak, yaşanan olaylara, yapılan yanlışlara, imani noktada hüsrana düşürecek hususlarda dikkatli olmak ve kurtulmak istiyorsanız tekrar yazacağım Hadise dikkat ediniz.

"Benim Ehl-i Beyt'imin sizin içinizdeki misali, Hz. Nuh'un kavmi içerisindeki Hz. Nuh'un gemisi gibidir. Kim gemiye binerse necat bulur, kim binmezse helak olur."  (Suyuti, Tefsir-i Hulafa, s. 573; Taberani, Mu'cem'ül Kebir, s. 78)

Ehlibeyt ışığından, sevgisinden mahrum bir toplumun, deccalin fitnesine ortak olması Haktır. Çünkü Hakkın hüküm sürmediği bir toplumda, Batıl hüküm sürer. Siyasi düşüncelerinizi, Haçlının menfaatine yarayan ama dünyalık menfaatinize olan ideolojilerinizi bir kenara atın ve Ehlibeyt'e kulak verin, gönül verin ne diyor?

Hz. Ali Efendimiz ne diyor biliyor musunuz?

Ey deccalin fitnesini yayan, Müslüman kılıklı, Kafirler ve bunlara kulak veren, gönül veren, ahmaklaşmış, kalpleri kap kara, Müslüman gibi yaşayan(zahirde) ama Hristiyanlık limanına bağlanan ve sevdalanan zatlar. Yatağımda sen yat dediğinde, yatağına tereddütsüz yattığım, Uğruna canımdan vaz geçmeyi canıma minnet saydığım, çocuk yaşta ona sevdalanıp teslim olduğum. Ben ilim şehriyim, Ali'de kapısıdır" buyuran Hz. Muhammed (sav) Hadis toplatılmasını yasak ettiği bir zamanda, tek müsaade verdiği kişiyim. Soruyorum size hangi İslam kitaplarında Hz. Ali efendimizin ismine rastladınız hadislerde?

Bizi Ehlibeyt'ten Alimlik kılığıyla, şeyhlik kılığıyla kopardılar. Hz Fatıma (r.anhüma) annemize eserlerinde hakaretler eden Ahmet Sirhindi gibi tarikat ekollerle Ehlibeyt'ten uzaklaştırdılar. Allah denildiğinde kalbi yumuşayan bir Müslüman'ın, yine aynı yöntemle nasıl ahmaklaştırıldığını yaşattılar.

Dinler arası diyaloğun 95 ve 96 yıllarında hızlandığı bir dönemde, Dinler Arası Diyalog ekolleriyle kucak kucağa olanların, bugün hiç bir şeyden haberleri yokmuş ta, yeni öğrenmiş gibi bir tavırla,  pişkin pişkin Haçlıya hizmet eden Medya organlarında dinden bahsetmek üzere boy göstermesi ve sosyal medya dahil olmak üzere toplumun, sürü gibi güdüldüğü, Hakkın ölçülerine değil de mensubu bulunduğu siyasi partinin ölçülerinin, cemaat ve tarikatının ölçülerinin kabul edildiği ve yaşam biçimi haline getirildiği bu ortamımız bunun delilidir.

Bir delil daha sunmak istiyorum hatırıma gelmişken. Öncelikle Şeytanın görevi Müslümanın ibadetinden çalmak değil midir? Daha bir kaç yıl öncesine kadar, "Allah aşkına cuma namazının farzını kıldıktan sonra gözünüz kapıda olmasın, Zuhri ahir ve namazını da kılın" diyen Diyanet ve mensupları, Müslümanlara daha fazla ibadet edin demesi gerekirken, camilerimize deccalin fitnesini sokup Müslümana "Zuhri ahir" namazını terk ettirip, şeytanın görevini üstlenmiştir. Sarhoş bir insan bunu söylese toplum hemen itiraz eder, tenkit eder değil mi? Ama bize göre kitap okuyup, yutmuş, makam ve mevki sahipleri bir de dindar kılıklı söylediyse ve birde mensubu olduğumuz ideolojinin ferdiyse itiraz etmeden kabul ederdik, ki ediyoruzda.

Anlatmak istediğim çok şeyler var, havasi olmayan bire bir yaşadığım konular. İleriki makalelerimde bunlara yer vereceğim. Rabbim gönüllerimizi, kalplerimizi önce kendi sevgisi, Hz Muhammed(sav) sevgisi ve Ehlibeyt  sevgisiyle doldursun. Kalplerimizi, gönüllerimizi, ayaklarımızı Sirati Müstakim yolu üzere sabiti kadem eylesin. (Amin)  Selam ve dua ile.
ROTALI_KAPTAN
http://rotalikaptan.kirmizigulfm.com


0 yorum:

Yorum Gönder

 
Top